Sanayi Devrimi Modern Toplumu Nasıl Şekillendirdi?
Bu dönem toplumun yapısını, birey kavramını ve dünyanın işleyişini kökünden değiştirmiştir ve insanlığın önemli bir dönüm noktası olmuştur.
Sanayi Devrimi; 18. Yüzyıldan 19. Yüzyılın başlarına kadar uzanan ve insanlığın dönüm noktası sayılabilecek bir dönemdir. Bu dönem, günümüzde hala etkisini sürdüren ve toplumun yapısının, birey kavramının ve dünyanın işleyişinin kökünden değişmesine olanak sağlayacak diğer koşulların oluşmasına sebep olmuştur. Makinenin iş gücünü domine etmesiyle birlikte el işçiliğinin yerini otomasyon almıştır. Bununla birlikte her çeşit sanayi bir anda gelişmiş ve üretim o dönem için akıl almaz seviyelerde hızlı hale gelmiştir. Tüm bunlar, günümüzün modern dünyasının şekillenmesinde oldukça önemli rol oynamıştır.
Metropollerin Ortaya Çıkışı ve Çevre Kirliliği
Sanayi Devrimi’nin gözle görülür en büyük etkisi şehir hayatının kırsal hayatın önüne geçmesi ve büyük metropollerin ortaya çıkmasıdır. Bu dönemden önce birçok ülkede toplumun büyük kısmı kırsalda yaşayıp tarımla ilgilenirdi, ancak sanayilerin gelişmesi ve sermayenin işçiye ihtiyaç duymasıyla köylüler şehirlerdeki işçi sınıfı haline geldi. Bu değişim, metropollerin farklı kültürden birçok insanı barındırması ve büyük nüfuslara ulaşmasına neden oldu. Şehirlerin bu kadar büyümesi ve fabrikalarla çevrelenmesiyle çevre kirliliği de büyük bir sorun olarak ortaya çıkmaya başladı. İnsanlık tarihinde ilk defa bu dönemde insan eliyle doğa ciddi miktarda zarar görmeye başladı ve 200 yıl geçmesine rağmen hala bununla ilgili elde tutulur bir önlem alınamadı. Dolayısıyla günümüze kadar gelen en önemli sorunlardan biri de tıpkı birçoğu gibi bu dönemlerde baş göstermişti.
Bu, aynı zamanda bireyin kendisini yeniden tanımladı. Hala günümüze kadar gelen ve modern dünyanın ana sorunlarından biri olan şehirdeki yalnızlık hissi, bu dönemde kırsaldan şehre fabrika işçisi olarak gelen insanların yaşadığı hissin bir devamı olarak görülebilir. Kişilerin bir çarkın dişlisi olarak var olması otonomluklarına vurulan büyük bir darbe oldu. Üstelik günümüzde sahip olduğumuz ve kendimizi tatmin edebileceğimiz yapay hedeflerin de birçoğuna sahip değillerdi. Adeta bir makine gibi yaşayıp ölen bu milyonlar, yüzyıllar sonra da ne yazık ki benzer şekilde yaşamaya devam ediyor. Dolayısıyla rahatça söylemek mümkün ki Sanayi Devrimi'nin getirdiği toplumsal düzenin negatif yönlerinin birçoğuna karşı ciddi bir çözümümüz yok.
Sanayi Devrimi ile Ortaya Çıkan Buluşlar
Elbette tüm bunlarla birlikte buhar makineleri, mekanik dokuma makineleri ve daha birçok teknolojik gelişme ile bir icat kültürü gelişti. Sanayi Devriminde ortaya çıkan icatlar adeta kelebek etkisi gibi bir diğerini etkileyerek günümüze kadar buluşların temelini oluşturdu. Bu teknolojik gelişmeler aynı zamanda ulaşımı da o dönemden önce idrak edilemeyecek derecelerde kolaylaştırdı. Elbette bu ilk başlarda her yer için geçerli değildi, ancak trenlerin geçtiği ve buharla çalışan gemilerle birlikte limanların olduğu bölgelerde diğer şehirlere ulaşım öncesine kıyasla çok kolay hale geldi. Bu da Sanayi Devrimi’nin bir diğer önemli sonucu olan küreselleşmeye olanak sağladı. Bu küreselleşme, büyük metropollerin varlığının da etkisiyle kültürel etkileşimlere ve büyük ölçekli ticaretlere yol açtı.
Tarımda mekanizasyon ise bir diğer gelişme olarak önümüze çıkıyor. Tarımdaki bu değişim, daha az çiftçiyle daha fazla verim almaya, dolayısıyla köylüleri fabrikalara yönlendirmeye yol açtı. Şehirleşmenin hızlanmasındaki en önemli etkenlerden olan tarımdaki değişimler, aynı zamanda nüfus artışını da önemli ölçüde desteklemiştir. Bu dönemden itibaren nüfus artışı gittikçe hızlanmış, günümüzdeki ve hatta geleceğimizdeki nüfus problemlerinin önünü açmıştır.
Tüketim Kültürünün Ortaya Çıkışı
Buhar gücü sayesinde oldukça hızlanan seri üretimle birlikte fabrikaların kâr etmesi için tüketim kültürünün oluşması gerekiyordu. Demiryolları ve buharlı gemilerle taşımacılığın hızlanması, üretilen ürünlerin çok geniş bir coğrafyada hızlı bir şekilde yayılmasını sağladı. Tüketim, bu şekilde sadece ihtiyaç için yapılmaktan çıkıp, toplumun kültürel bir parçası haline geldi. Bu süreç, bireylerin kimliklerini ve yaşam tarzlarını tüketim üzerinden tanımladığı bir toplum yapısının ortaya çıkmasına yol açtı. Bu sebepten ötürü bu dönemde kapitalist ekonominin başlangıcı görülür ve sınıfsal farklılıkların arasındaki sınır neredeyse aşılamaz hale gelir. Bu dönemde ortaya çıkan ucuz ve standardize edilmiş ürünlere verilen değer günümüz toplumunda hala gözlemlenebilir ve süregelen gelir eşitsizliğinin de ana sebeplerindendir. Bu kültür, 21. yüzyılda ürettiğinden çok tüketen toplumların oluşmasıyla güçlenerek varlığını devam ettirmektedir.
Fakat tüm bu ürünlerin topluma ulaşmasını sağlayan ve dönemin toplumunun en önemli yapıtaşı olan işçi sınıfı, bu dönemde ağır çalışma koşulları altında eziliyordu. Bu sebepten ötürü tarihte ilk defa işçi hakları kamuoyunda konuşulur hale geldi. Özellikle adil maaşlar, insani çalışma saatleri ve iş güvenliği gibi konular ön plana çıktı ve bu konular günümüzdeki çalışma kanunlarının temellerini oluşturdu. Sosyalizm düşüncesi bu dönemde oluşan sınıflar arası uçurum ve işçilerin kendi yaşadıkları dünyaya yabancılaşması sonucu yayılmıştır ve dönemin birçok sanatçısını, filozofunu ve politik figürünü etkilemiştir. Sosyalizm, eski etkisini yitirse bile hala sermayeye karşı bir duruş olarak işçilerin ve azınlıkların haklarını savunarak varlığını sürdürmektedir.
Sonuç
Sanayi Devrimi, modern toplumu teknolojik yeniliklerden sosyal reformlara kadar derin bir biçimde şekillendirdi. Etkisi sosyal hayatın ve yaşadığımız düzenin her bir yanında görülebilir. Ancak aynı zamanda doğanın önemi ve insan hakları ile birlikte bize ilerlemeyi sorumlulukla dengelemeyi de öğretti. Sanayi Devrimi'nin mirası, bize toplumsal değişimlerin yalnızca teknolojik yeniliklerle sınırlı olmadığını, aynı zamanda toplumsal adalet ve insan hakları gibi evrensel değerlere de dayandığını gösteriyor. Bu devrimden alınacak en önemli ders, değişimin getirdiği fırsatlar kadar bu değişimlere eşlik eden sorunları da ele almanın gerekliliğidir. Bunu günümüze uyarlamak gerekirse insanlar olarak yeni teknolojilere heyecan duyuyoruz; ancak bu teknolojilerin kimin himayesinde olduğunu ve de bizim sosyal sınıfımıza faydası olup olmayacağını hiçbir zaman faydalı bir şekilde tartışmıyoruz.