When They See Us -İzlemeli miyim? #32
ABD tarihindeki en büyük kara lekelerden birine tanık olmaya hazır mısınız?
Tür: Suç
Durum: Bitti
Yayıncı: Netflix
Başlangıç: 31 Mayıs 2019
Bölüm Sayısı: 4
IMDB: 8.9
Bize Göre: 9
Çaresizlik, acı, güçsüzlük, korku... Tüm bu duygular tek bir dizide -üstelik yalnızca 4 bölümden oluşan mini bir dizide- olur mu demeyin, oluyor. Özellikle geçtiğimiz günlerde Amerika'da yaşanan ırkçı saldırıların ardından bu diziyi izlemenizi şiddetle tavsiye ediyorum.
İzlerken tüylerinizin diken diken olacağı, tahammül sınırlarınızın zorlanacağı ve kimi anlarda göz yaşlarınızı tutamayacağınız bu yapımı benzerlerinden ayıran en büyük özelliği tamamen gerçek bir hikayeye dayanıyor olması. Üstelik oyunculuklar öylesine iyi ki adeta olayların içerisinde gibisiniz. ABD'de 80'li yılların en büyük olaylarından olan "Central Park Jogger" davasını anlatan dizide bazı sahnelerde bir annenin çaresizliğini hissederken bazılarındaysa yalnızca 14 yaşında olan masum bir çocuğa bürünüyorsunuz.
Gelelim dizinin konusuna. 1989 yılında, Central Park’ta koşu yapmaya giden Trisha Ellen Meili korkunç bir saldırıya uğruyor. Tecavüze uğrayan kadın, acımasız bir şekilde darp edildikten sonra kanlar içerisinde ölüme terk ediliyor. Olayın hemen ardından dördü 14 ve biri 16 yaşında olan beş çocuk göz altına alınıyor, suçlu bulunarak 6 ila 14 yıl arasında cezaya mahkum ediliyorlar.
İlk sorguları esnasında tamamen hukuka aykırı olarak çocukların ebeveynleri ve avukatları olmadan, şiddet ve manipülasyon yoluyla ifadeleri alınıyor. Saatlerce sorgu odasında daha önce hiç tanımadıkları iki adamın bağırışlarına, tekme ve tokatlarına maruz kalıyorlar. Çocuklara evlerine dönme vaadi ile işlemedikleri bir suçu zorla kabul ettiriyorlar. Sonrasındaysa yapılan incelemelerde çocukların bu suçu işlediğine dair bir kanıt bulunamamasına rağmen darp, kasten öldürme, tecavüz ve hırsızlık gibi suçlarla yargılanıyorlar.
Raymond Santana (14), Antron McCray (14), Kevin Richardson (14), Yusef Salaam (14) ve Korey Wise (16). Birbirini doğru düzgün tanımayan bu çocuklar bir anda aynı kaderi paylaşan 5 suçluya dönüşüyor, kimilerine göreyse ıslah olmaz azılı katillere. Hatta dönemin en önemli iş adamlarından biri olan Donald Trump kullandığı ırkçı söylemlerle olayları daha fazla körüklemiştir ve New York’un 4 büyük gazetesine 85.000 $ karşılığında tam sayfa manşet vererek bu çocuklar için idam cezasının getirilmesini istemiştir. Dizide sık sık Trump’ın o dönemki tutumlarına ve kullandığı ifadelere de yer veriliyor.
Dizide beğendiğim o kadar çok replik vardı ki! Hepsini yazmam mümkün değil elbette ama ikisini yazmadan da geçemeyeceğim:
“Kanıtlar çok çelişkili. Duygular çok yoğun. Ayrıca, gözleri bağlı Adalet Ana’nın bile görebileceği ırkçı fikirler var.”
-Adil mi? O kelime ne ki?
-Bilmiyorum, galiba adaletle ilgili.
-Artık adaletle ilgili değil, siyasetle ilgili. Siyaset ise hayatta kalmak demek. Hayatta kalmanın adil bir yanı yoktur.
Hayatlarının büyük bir bölümünü işlemedikleri bir suç yüzünden hapiste geçirmek zorunda kalan bu çocukların ifadeleri alınırken yaşadıkları çaresizliğe, hapisteyken uğradıkları istismara ve şiddete, geç gelen adaletin ardından özgür kaldıktan sonraysa zorlu uyum süreçlerine, kısacası ABD tarihindeki en büyük kara lekelerden birine tanık olmaya hazır mısınız?
Ten rengi, dil, din, ırk ayrımı yapılmayan bir dünyada yaşayabilme ümidiyle, bir sonraki yazıda görüşmek üzere!