Zaferin Rengi; Umuda Dönüşen Futbol
Futbol asla sadece futbol değildir.
2023 yapımı Zaferin Rengi, 1918-1923 yılları arasında yaşanmış gerçek olaylara dayanıyor. Türk sinemasında dikkat çeken spor ve tarih temalı bir film olarak izleyiciyle buluştu. Yönetmenliğini ve yapımcılığını Abdullah Oğuz’un üstlendiği bu filmde, Türk futbolunun bilinmeyen yüzlerine ve umuda dönüşen futbol takımının başarı hikayesine odaklanıyor.
Zaferin Rengi; Futbol Asla Sadece Futbol Değildir
Film, Galip Bey’in cephede yaralandıktan sonra İstanbul’a dönüşüyle başlar. Fenerbahçe’nin taraftarları ve takımı, eskiden olduğu gibi kaptanlarının sahalara geri dönmesini dört gözle beklemektedir. Ancak Galip Bey, savaşta yaşadıklarından sonra fiziksel olarak ailesinin yanına dönse de ruhen, kaybettiği arkadaşlarıyla cephede kalmıştır. Üstelik bacağından aldığı yara nedeniyle topallamaktadır ve futbol oynamaya geri dönme fikrine hiç sıcak bakmamaktadır. Onu tekrar eski formuna döndürecek birine ihtiyaç vardır. Bu kişi, ülkenin makûs talihini değiştiren Mustafa Kemal’den başkası değildir.
Mustafa Kemal Paşa’nın dahiliği, bir kez daha karşımıza çıkar. Paşa, bizzat Fenerbahçe Spor Kulübü’ne gider ve futbol oynamalarını, özellikle işgal kuvvetlerine karşı yapacakları maçlarla halka moral vermelerini ister. Bu noktada “Futbol ile milli mücadele arasında ne ilişki olabilir?” diye düşünebilirsiniz. Ancak o dönemin şartlarına baktığımızda, yüzyıllık bir imparatorluğun dağılma sürecindeyiz. Balkan Harbi, Trakya toprakları kaybedilmiş, Birinci Dünya Savaşı’nda yedi cephede verilen çetin mücadeleye rağmen yenik sayılmışız. Kısaca kazanmayı unutan bir milletten bahsediyoruz. O zamanlar zafer için küçücük bir umut ışığına bile ihtiyaç vardı. İşte o ışık, Mustafa Kemal Paşa gibi ileri görüşlü bir lider tarafından fark ediliyor ve milletin yeniden umut bulmasını sağlıyor.
Paşa, Galip Bey’in adını çok duyduğunu söyleyerek, “Umarım işgalciler de duyar!” mesajını verir. Bu konuşma Galip Bey için bir dönüm noktasıdır. Ardından tedavi süreci başlar, sırada yapılacak maçlar ve yenilecek düşmanlar vardır.
Filmde, Fenerbahçe’nin işgal kuvvetleri ile oynadığı her maçta elde ettiği zaferler halkın Fenerbahçe’ye olan sevgisini daha da artırırken, Anadolu’daki direnişe olan destek de artar. Futbolcular sadece sahada değil, cephanelerin Anadolu’ya kaçırılmasında da önemli roller oynamaktadır. Her biri adeta birer asker gibi direnişe geçmiştir. Haliç’teki düşman cephaneliğini ele geçiren Topkapılı Cambaz ve adamlarına yardımcı olurlar. Artık tam bağımsızlığı tekrar kazanmanın vakti gelmiştir.
1918-1923 yılları arasında Fenerbahçe, işgal kuvvetleriyle tam elli kez karşılaşmış ve kırk birinde galip gelmiştir. Bu dönemde Kurtuluş Savaşı’ndaki büyük zaferler elde edilerek, Lozan görüşmeleri başlar. İşgal güçlerinin ülkeyi terk etme vakti gelmiştir. Ancak İngiliz Generali Harington, mağlubiyetin acısını sindiremeyip, gitmeden önce Fenerbahçe ile son bir maç yapma talebinde bulunur. Kazanan, Harington Kupası’nın sahibi olacaktır. İngiliz takımı, güçlü bir kadroyla (Coldstream Guards, Grenadier Guards, Irish Guards) sahaya çıkarken, Fenerbahçe ise kendi kadrosuyla karşılarına çıkar. Artık futbolun mucidi İngilizlere karşı verilecek son bir mücadele kalmıştır. Taksim Stadyumu tıklım tıklım doludur ve herkesin tek bir dileği vardır: İngilizleri yenip kupayı almak!