Zamanda Yakın ve Uzak
Bakış açımıza ve yaşam şeklimize göre her birimizin kendi zaman dilimi var aslında.
"Bir zamanlar gözlerini asla kaçırmayan bir oğlan varmış. Bakışları iki boşluk arasına sıkışıp kalmış bir dünya gibi içinde sonsuzluğun hakimiyetinde bir son barındırırmış. Ciğerlerine dünyayı her çekişinde sonu sonsuzluktan ayırt edemeyen bakışları şimdide asılı kalırmış. Gözleri her insan gibi bir kapanır bir açılırmış ama hisleri hiç uyumaz her daim anın tadını çıkarırmış.
Geleceği düşünmek için birçok sebebi olmasına rağmen hiçbir şeyden gözlerini kaçırmayan o oğlan bakışlarını ileriye dikemezmiş, dikse bile baktığını göremezmiş. Onun geleceği de geçmişi de şimdiymiş. Belki de zihni kolunda asılı duran saatin tik taklarında takılı kaldığı için aniden beliren kıza bakıp kaldığında bir korku tüm bedenini sarmış. Kendi zaman dilimi içinde yabancı bir siluet…
Kız her daim düşünceli gezermiş. Bakışları yere sabitlenmiş, donuk bir eda ile hızlı hızlı yürüyerek insanların yanından geçer gidermiş. Gözleri her insan gibi bir kapanır bir açılırmış ama zihni hiç uyumaz geleceği o şekilden bu şekile sokarmış.
Oğlanın zihni bu donuk bakışlarda asılı kalmış, zihni geleceği tezahür etmeye başlamış. Ellerini bir geri bir ileri sallamış, umursamamak için saçlarını her seferinde tekrar tekrar düşünceleri ile birlikte geriye savurmuş. Ama içinden yükselen bu dumanı dindirememiş. Ağzından çıkan her kelimeye, dışarı verdiği her nefesine bir tutam tütsü dumanı bulaşıyormuş. İşte tam da bu yüzden etrafa hoş bir koku yayıyormuş. Önce iradesini sonra kalbini ve hislerini yakan bir ateş varmış içinde. Oğlan ilk kez takılıp kaldığı şimdisinde ona yarını düşündüren böyle bir ateş hissediyormuş.
Herkes görebilirdi bu dumanı, bu hoş kokuyu herkes alabilirdi ama aslında kız kendisine yönelen dumanı ilk kokladığı günden beri yerdeki bakışlarını etrafa yönlendirmiş. Çünkü bu koku ona göre geleceği şekillendiren ve geçmişi önemsizleştiren mucizevi bir sihirmiş. İlk hissettiği andan beri onun bu donuk bakışlarında bir umut kıvılcımı yandığını sezmiş. Olabilir miydi? Geleceğe yönelik planları daha önce hiç bu şekilde alt üst edilememişti. Kız ilk kez hayalini kurduğu geleceğine kendi iradesi dışında bir ayrıntı eklendiğini fark etmiş, şaşırmış, inanmak istememiş. Tanımadığı bir insanın yaydığı bu koku nasıl onun yıllardır hayalini kurduğu geleceğinde yer edebilirmiş? İşte şimdiden başka bir şeyi olmayan oğlan ile geleceği şekillendirmeyi hedefleyen kız böyle tanışmış.
Oğlan kıza bakışlarını kaçırmadan bakmayı denemiş, başaramamış. Kız geleceğinden oğlanı çekip çıkarmak istemiş, başaramamış. Birinden birinin ya ileri ya da geri bir adım atması gerekiyormuş. Kız için ya her şey eski haline dönecekmiş ya da geleceğini ne zaman koklasa belki de sonsuza kadar o tütsünün kokusunu alacakmış.
İkisi de sınırlarını tehdit eden bu durumdan rahatsızlarmış. Belki de kendilerine çok takılıp kaldıkları için birbirlerini anlayamamışlar, ne kadar tanımaya çalışsalar da aslında özlerinde kim olduklarını anlayamamışlar. Halbuki kendi ayrı hayatları olan insanların dünyaları işte bu şekilde birleşir ve evren gibi sonsuzluğa doğru genişlermiş.
Ancak henüz hayatın kendi içindeki akışını kavrayamamış olan oğlan sabırsızmış. Ne zaman kızla konuşmak istese bir korku tüm bedenini sarıyor ve adımlarını tutup geriye savuruyormuş.
Bu döngüden sıkılması uzun sürmemiş çünkü artık o kız sanki hep yarındaymış gibi geliyormuş ve ona göre şimdisinde yer etmeyen bir insan gelecekte de yer edemezmiş. Bu yüzden içindeki dumanı bir an bile düşünmeden söndürmüş ve bakışlarını tekrar şimdisindeki insanlara çevirmiş.
Kız şimdilere hiç inanmadığı için duygularını hep yarınlara ertelemiş. Bakışlarını gelecekten çevirip şimdiyi görememiş ama o kokuyu da bırakamamış. Ta ki artık o koku hiç duyulmayana kadar. Şimdisinde görebildiği tek ayrıntı olan koku kaybolduğunda kız oğlanın içinde artık yanan bir ateş olmadığını anlamış ve bir gün geleceğini sonsuza kadar ele geçirmesini beklediği koku, elini gelecekten tamamen çekerek sıradan bir geçmişe dönüşmüş. Bunun üzerine kız geleceğinde yer etmeyen bir kişinin şimdisinde de yer edemeyeceğini söyleyerek geri çekilmiş.
Böylece aradan yıllar geçmiş ve gelecek tekrar tekrar şimdiye dönüştüğünde onların elinde birbirlerine dair kalan tek şey geçmişmiş."
Ortak mekanlarda ayrı hayatları yaşayan insanlar kadar ortak anlarda farklı zamanları yaşayan insanlar da vardır. Bunun en önemli sebebi aslında zamanın biraz da kişinin algısına bağlı olmasıdır. Bundan dolayı geçmişin ve geleceğin yakınlığı veya uzaklığı da kişiden kişiye değişmektedir. Bu ilk başta basit bir gerçek gibi gözükse de insanların hayatlarında aldıkları bir çok önemli kararı etkilemektedir. Mesela, sürekli işini yarına erteleyen insanlar için bir hafta sonraya teslim edilmesi gereken bir işe, daha çok zaman olabilir. Ancak benzer şekilde, bir başkası için aslen bir hafta, o işin teslimi için oldukça kısadır.
Yaşamaya başlama kararını verebilmek de zaman algısına bağlı olarak değişebilir. Henüz yirmilerinde olan bir insan için gelecek uzun ve dopdolu gözükebilir. Bundan dolayı aslında içten içe yapmak istediği şeyleri, hayat meşgalesinin gerektirdiği başka şeyler için erteleyebilir. Ancak yaşlı veya hasta bir insan için gelecek kısıtlı görünebilir. Bundan dolayı sürekli zamanın daralmasından veya genişlemesinden bahsediyoruz. Bakış açımıza ve yaşam şeklimize göre her birimizin kendi zaman dilimi var aslında. Ayrıca her birimiz bilerek veya bilmeyerek zamanı bükme gücüne sahibiz.