Zamanımızın En Büyük Sorunu

Zamanımızın en büyük sorunu olan zaman yönetimine kendi perspektifimden bir bakış sunuyorum. İyi okumalar.

Zaman, hayatımızdaki belki de en önemli kavram. Günümüz dünyasında parayla satın alamadığımız ender şeylerden biri; değerli ve kaybedilince geri getiremeyeceğimiz tek soyut kavram. Hatta günümüz dünyasının da en büyük sorunu aynı zamanda. En önemli kavramın en büyük sorun olması enteresan olsa da üzerinde biraz düşününce mantık çerçevesine sığıyor aslında. 

Bilindiği üzere bilgisayar çağında olduğumuz için her türlü bilgiye her şekilde ulaşabilme imkânımız mevcut. Bu her türlü bilgi saf da olabilir, bilimsel de, sahte de. Ama bu farklı türdeki her çeşit bilginin tek bir ortak noktası var; hızlı ulaşılabilir oluşu. İşte zamanımızın en büyük kazancı da bu zaten; hız. Ama acaba gerçekten kazanç mı? Belki de evet. Bilgiye hızlı ulaşıyor oluşumuz zamandan tasarruf etmemizi sağlıyor. Zamandan ne kadar tasarruf edersek de, bir güne o kadar fazla iş sığdırabiliyoruz. Ama acaba gerçekten de sığdırabiliyor muyuz?

Her dönemde, şuanda da olduğu gibi gün 24 saatti. Değişen bir şey yok yani. Nicel olarak zaman aynı zaman. Ama nitel olarak zaman çok değişti; gelişti (!). Hız çağında olduğumuz şu dönemlerde bir güne bir sürü iş sığdırabiliyoruz. Gelişmiş teknoloji sayesinde belki de bir haftada yapabileceğimiz bir işi bir günde bitirebiliyor; üstüne de 2 kazak dikebiliyoruz. Mevsim kışsa tabii. Eskiden böyle miydi? Bir günde anca işe git; koştura koştura eve dön yemek hazırla ye; şanslıysan biraz televizyon izle sonra yat uyu. Ertesi sabah yine erkenden kalk işe git gel, uyu, işe git, uyu… Böyle de sıkıcı bir döngüdeydik. Ama bir taraftan da hep eskileri yâd ediyoruz. Neden böyle peki? Yani zamanla ne oldu da çok geliştik? Ne değişti? Geliştiysek bu eskiye özlem niye? İşte tam da bu sorunun cevabı; bizim zamanımızın en büyük sorunu: Zamanın ta kendisi. İnsanoğlu zamanla zaman yönetimini öğrendi. Bununla da kalmayıp, tabiri caizse resmen büktü zamanı. Gelişen her türlü teknolojiyle mesafeler kısaldı, bilgiye erişim imkânı çoğaldı ve hızlandı. Peki, madem o zaman neden zaman en büyük sorun haline geldi? 

Zamanla bir zaman aralığına çok iş sığdırmayı o kadar marifet bildik ki, sığdırdığımız işlerden, sığdırdığımız zamana hayatımızı sığdıramaz olduk. Zaman akıp giderken hayatımızı da aldı götürdü. Geriye dönüp baktığımızda sürekli hayatla ve zamanla bir yarış halinde olduğumuz aşikâr. Sürekli önemli bir şeyleri yetiştirmeye, kısmen daha önemsiz şeyleri ertelemeye çalışıyoruz. Biz erteledikçe zaman akıp gidiyor. Demiyor ki ‘Yahu bu da bunca işten kafasını kaldıramadı. Biraz yavaş akayım da sevdiği, yapmak istediği işlere de zaman kalsın.’. Sonuçta beyni yok. Hâlbuki biz insanların var. O zaman kullanalım. Kullanalım ki zamanımızın en büyük sorunu olan zamanı ortadan kaldıralım. Mesela ilk olarak gerçek hedefler belirleyelim. Bir hayata yüzlerce saçma hedef sığdırmak yerine 3-5 tane gerçek hedefle yola devam edelim. Kararlı bir biçimde, planlı bir şekilde emin adımlarla ilerleyelim. Zamanı düşmanımız bellemeyelim mesela. Çünkü o bizim aslında en yakın dostumuz. Gerçek dostluğun zor bulunduğu şu zamanda zamanın değerini bilelim. Zamanı, sorunumuz olarak görmeyi bırakıp onunla eşzamanlı hareket edelim. Belki de o zaman zamanımızın en büyük sorunun kendi gereksiz hırslarımız olduğunu görebiliriz.