Melville ve Kapitalizm Eleştirisi: ''Kâtip Bartleby'' Eserinde Modern İş Dünyası

Herman Melville'in Kaleminden Kapitalizme Meydan Okuyan Bir Hikaye: 'Kâtip Bartleby

Katip Bartleby, Amerikan edebiyatı üstatlarından Melville'in en önemli eserlerinden birisidir. Bu eserde Melville Amerikan Kapitalizmini, ve bunun insan ruhundaki etkilerini Wall Street Sokağı'nda bir hukuk bürosunda çalışan karakteri üzerinden analiz eder. Modern yaşantımızda karşılaştığımız ve yaşadığımız sorunları bu kadar içten bir şekilde analiz eden bu eser, aynı zamanda yürek burkucu bir direniş hikayesidir.

Herman Melville Kimdir?

Herman Melville, 19. yüzyıl Amerikan edebiyatının öne çıkan figürlerinden biridir, eserleriyle Amerikan Rönesansı'nı şekillendirmiştir. "Moby-Dick" ve "Bartleby, the Scrivener" gibi eserleri en çok bilinenleridir.

Çoğumuz Herman Melville'i Moby-Dick'in çocuk kitabı versiyonuyla tanırız. Ancak tam eser, yaklaşık 800 sayfa uzunluğunda, nihilist bir ruhani yolculuğun alegorisidir.

Kitap bir balina avı hikayesinden fazlasını anlatır. Balina ve balina avı kısımları yaklaşık 50 sayfa, kitabın geri kalan kısmı biyoloji, anatomi, avcılık terminolojisi ve ruhsal bunalımlarını aktardığı monologlar gibi çeşitli yüzden fazla bölüme ayrılmıştır.

Yazarın ''Bartleby the Scrivener'' adlı eseri, 19. yüzyıl Amerikan Kapitalizm sisteminin çelişkilerini okuyucularının gözlerinin önüne serer. "Kâtip Bartleby", Melville'in en ünlü kısa hikayelerinden biridir. New York, Wall Street'teki bir hukuk bürosunda geçer. Bartleby, bir hukukçunun kâtip olarak işe aldığı, son derece verimli, ancak gizemli bir çalışandır. Ancak Bartleby, belirli bir noktadan sonra "Yapmamayı tercih ederim" demeye başlar ve hiçbir iş yapmaz. Bu, hem kapitalist sistem içindeki bireyin durumu hem de insanın iş hayatındaki yabancılaşmasına dair vurucu bir eleştiridir.

Herman Melville, yani yazarın kendisi de köle gibi kullanıldığı birçok işte çalışmıştır gençliğinde. Ailesi onu politik konumlarda çalışmaya teşvik etmiştir ama nihilist bir yazar olan Melville, bu absürt sistemde rol almaktansa kendi bildiği yoldan gitmiş, deniz serüvenlerine atılmıştır. Balina avcısı ve denizci olarak kazandığı deneyimler, romanlarının temelini oluşturur.

Yazarın ''Kâtip Bartleby'' hikayesinde kendi yaşamından izler görülebilir. Zira kendi istediği tarzda nihilist hikayeler ve romanlar değil ancak best-seller/çok satan türden eserler yazması beklenir Melville'den. Melville bu isteklere boyun eğmeyerek, yayınevleri ile bir anlamda mücadele ederek, Bartleby the Scrivener eserini yazar ve bir anlamda kendi hayatını da anlatır.

Wall Street Kapitalizmine Bir Bakış

Wall Street, New York City, Lower Manhattan'da yer alan bir sokaktır. Bu sokak Broadway ve Güney Sokağı ile Doğu Nehri arasında 8 blok boyunca ilerler. Wall Street Amerikan tarihi boyunca Amerika'nın ekonomik damarlarının aktığı sokak olmuştur. Dolayısıyla Amerikan Kapitalizm'i söz konusu olduğunda mecaz-ı mürsel yapılarak doğrudan Wall Street ifadesi kullanılır. Wall Street Amerika'nın konumu gereği, dünyanın kapitalizm fintech merkezi olarak da bilinir.

Wall Street'in tarihine kısa bir giriş yapalım; bu sokak Amerika'nın kapitalist temelini atan Felemenk ve Alman göçmenler ve kolonistler tarafından, 17. yüzyılda kurulmuştur. Daha sonraları, köle pazarı olarak kullanılan bu bölge, İngilizler tarafından aynı yüzyıl içerisinde Anglofon dünyaya dahil edilir.

Melville'nin Bartleby hikayesinin geçtiği bu bölgeye 19. yüzyılda Erie Kanalı açılır; kanal dolayısıyla bölgenin ekonomik potansiyeli; deniz ulaşımı ve güçlendirilmiş lojistik hizmetleri sayesinde, inanılmaz boyutlarda artar. Bu bölge aynı zamanda Büyük Göller bölgesine deniz ulaşımı yoluyla da bağlıdır.

Wall Street, Amerikan ekonomisinin kalbi ve kapitalizmin simgelerinden biridir. Melville, bu sokakta geçen hikayesiyle, kapitalizmin insan üzerindeki etkilerini ve sistem içindeki çelişkileri gözler önüne serer. 19. yüzyılda Wall Street, büyük ekonomik potansiyeli ve yoğun ticari faaliyetleriyle bilinirken, aynı zamanda 1930 Büyük Depresyonu gibi ekonomik çalkantıların da merkez üssü olmuştur.

Melville'nin Kapitalizm Eleştirisi: Bartleby Hikayesi

Kâtip Bartleby, Wall Street'te bir hukuk bürosunda çalışmaya başlar. Hikayenin anlatıcısı Bartleby değil ancak onu işe alan hukukçudur. Bartleby'nin yeni patronu, kendisinin işlerinden ve çalışmalarından çok memnundur. Bu sessiz ve sakin adam, uykusuz, yemeksiz ve molasız çalışabilen bir işkoliktir.

Ancak Bartleby kendisinin bir makine olmadığını, bir insan olduğunu kendine ve çevresine sık sık hatırlatır.

Patron Bartleby'nin çalışması için kendi odasında bir köşeyi ona tahsis eder, bu tahsis ettiği çalışma masası, 3 adım uzaklıktaki bir binaya bakan pencerenin hemen yanında, ve patrona bakan tarafı ise yeşil bir paravanla kapanmıştır.

Kısacası Bartleby'nin etrafı duvarlarla ve engellerle örtülmüştür. Kendisinden bu duvarlar içerisinde, mekanik bir şekilde çalışması beklenmektedir.

Bartleby'nin Ofis Arkadaşları

Bartleby'nin iş arkadaşları Hindi, Kıskaç, ve Zencefilli Çörek'tir.

Bunları kısaca tanıyalım: Hindi sabahları oldukça verimli çalışan, ancak öğleden sonra oldukça sinirli, alkolik biridir, yazı yazarken kağıtlara mürekkep damlatır ve iş verimliliği oldukça düşer. Bu adamın üstü yırtık pırtıktır ve patron işe devam etmesi için ona kendi ceketlerinden birisini verir, onun verimli çabalarını ofisi bünyesinde tutmak ister.

İkinci iş arkadaşı ise Kıskaç'tır. Kendisi sabahları öfkeli ve verimsiz biriyken öğleden sonraya doğru iyice sakinleşen ve verimli işler çıkarabilen bir katiptir. Kişiliği Hindi'nin kişiliği ile birbirini değişik bir biçimde tamamlar.

Hindi'nin çalıştığı saatlerde Kıskaç çalışamaz, Kıskaç'ın çalıştığı saatlerde Hindi çalışamaz. Kısacası bu iki kişinin iyi çalışabildiği saatler birbirini devam ettirerek, ofiste sürekli bir çalışma havasının var olmasını sağlar.

Zencefilli Çörek ise 12 yaşında bir çocuktur, haftalık maaşı 1 dolar olmasına rağmen asıl geçimini ofiste getir-götür işleri yaparak sağlar. Ofis çalışanları için yakındaki bir dükkandan zencefilli çörek satın aldığı ve onlara götürdüğü çöreklerden komisyon olarak en az 2 tanesini de midesine indirdiği için bu şekilde adlandırılmıştır. Kendisi çocuk-çalışan temasının temsilcisidir hikayemizde.

Bartleby Çalışmayı Reddediyor

Bartleby işe başlamasının üçüncü gününde, patronunun kendisine görev verdiği bir sırada, Bartleby'a üstten bir sesle düzenlemesi için iş evraklarını uzatır, Bartleby tek bir cümleyle karşı çıkar ve çalışmayı reddeder:

''Yapmamayı tercih ederim.''

Patronu ne kadar zorlarsa zorlasın, Bartleby'nin bu mekanik ve aşağılayıcı işe verdiği tek cevap bu olur, ve konuşma bittiğinde toplamda ve sadece bu cümleyi 6 kez kullanmıştır.

Bundan sonra Bartleby kendisine yöneltilen ekstra getir-götür işleri, ayak işleri gibi her şeyi aynı şekilde reddederek sadece kendi istediği evraklara odaklanıyor ve daha fazlası istendiğinde yapmamayı tercih eder.

Bu durum böylece devam ederken ve patron git gide bu duruma alınıyor ve çalışanına sözünü geçirememeyi bir zayıflık biliyordu. Ancak Bartleby'nin de geri adım atmaya hiç niyeti yoktu.

Zaten işin kırılma noktası da burada başlıyor: Bartleby'ye emeğinin karşılığını vermediği halde, ayak işlerini yaptırmaya çalışan patron tam bir beyaz-yakalı kapitalist örneğidir.

Sessizlik İstifası

Bartleby böylesi bir ofis ortamında git gide sessizleşerek, ağırbaşlılığını, asaletini ve dinginliğini korur. Kendisine yöneltilen ekstra işleri reddeder. Ancak bu durum sürdürülebilir değildir. Patron onu kovmaya niyetlenmiştir bir kere.

Bunun üzerine patron diğer çalışanlarından fikirler almak ister:

Hindi yapılacak en iyi şeyin, ''Bartleby'yi dövmek'' olduğunu, Kıskaç ise yapılacak en makul şeyin ''Bartleby'yi işten atmak'' olduğunu söyler.

Burada yengeç analojisinden bir örnek görüyoruz, kapitalist sisteme köle olan bu Wall Street hukuk bürosu çalışanları, kendileri gibi ezilen bir kişiye, kendi hakkını savunması için destek olacağına köstek olmakta.

Yani kazanda kızartılmak üzere yığılan yengeçlerden kaçmaya çalışanlar, kaçamayan diğer yengeçler tarafından kazana geri atılmakta. Bu durum tam da yaşadığımız modern iş dünyasının büyük bir gerçeği olarak göze çarpmaktadır.

Bilirsiniz ki asgari maaş bir insana verilebilecek yasal olarak minimum maaştır. Bundan azını vermek demek karşınızdaki çalışanın insanlığını yadsımak demektir.

En ufak bir kafede veya restoranda karnınızı doyurmak isteseniz, günlük 200 ila 400 arasında bir miktar harcamak zorundasınız. Asgari maaşın ülkemizde şuanki 600-700 lira gibi bir bantta olduğunu, zaten yemek masrafları dışında kalan kısmın hiçbir başka ihtiyaca yetmediğini söylemek şu şartlarda, gereksiz bile.

Özellikle öğrencilik yıllarımı yaşadığım İstanbul gibi bir şehirde eve çıkmak isterseniz, asgari maaşla bunun imkansız olduğunu hemen anlarsınız. Yani kişiliğini yaşama şansınız işverenler tarafından saldırıya uğramıştır, siz bunu kabul etseniz de etmeseniz de.

İşte böyle bir ortamda yaşamaya çalışan Bartleby zaten aldığı az miktardaki maaşın kendi hayallerine yetmediğini bilir ve sessiz bir direniş içerisinde. Emeğinin karşılığı olarak verilen maaş'ın ederinden fazla çalışmak istemez, haklı olarak.

Kapitalizm'in Kurbanı: Gözlerini Yitiren Kâtip

Gel zaman git zaman patron gene Bartleby'e iş kitlemeye çalışır ancak Bartleby bu işleri ''yapmamayı tercih eder''. Bartleby onulmaz, naçar birisidir. İşten çıkamaz ancak işte de yapamaz.

Yapabileceği tek şey: yapabileceği şeyler arasından yapabileceklerini ''yapmamayı tercih etmektir'', kendisine verilen özgürlük alanı işte bu kadar daracıktır.

Aradan geçen haftalar sonucunda Bartleby'ye tekrar acil olarak halledilmesi gereken bir evrak kilitler patron:

Bartleby ise bu işi yapmamayı tercih eder, patron yapmamayı tercih etme sebebini sorduğunda ise Bartleby ''Nedenini göremiyor musun?'' der ve donuk ve buğulu gözleriyle ofis çalışanlarına bakar.

Bu dokunaklı an Bartleby'ın bir kurban olduğunu herkese çığlık atarcasına duyurur, ofisin katı kalpli çalışanlarında merhamet duygusunu uyandırır: Bartleby geceleri çok çalışmaktan kör olmuştur.

Bartleby, patronundan izin olarak uzun bir süre çalışmaz ve Kapitalist sistem yüzünden kaybettiği görüşünü zaman içinde yavaş yavaş iyileşerek geri kazanmaya başlar.

Burada primitivist bir şekilde, insanın doğaya yakınlığının, insan sağlığı için iyi olduğunu söylemeye gerek duymuyorum, zira J.J. Rousseau'nun da belirttiği gibi, toplum ve toplumsal yapılar, insanı zincirleyen, bozan, hastalayan biri sistemdir, bu sisteme ne kadar maruz kalınırsa insan insanlığını o ölçüde yitirir.

Tükenmişlik

Bartleby ofis paravanları ve camından görebildiği duvar arasında sıkışıp kalmıştır. Artık çalışmaktan büsbütün uzaklaşmıştır, ve patronu böylesine düzgün bir çalışanı işten atmaya cesaret edemez.

Günlerden bir gün, kutsal pazar, patron her ''iyi'' Hristiyan gibi kiliseye görevlerini getirmek üzere erkenden yola çıkar, ancak henüz vaiz Trinity kilisesine teşrif etmemiştir. Bunun üzerine, vaiz kiliseye gelene kadar patron etrafta ufak bir geziye çıkmaya karar verir.

Büroya yaklaştığında meraklanıp içeriyi kontrol etmek ister, nasılsa Bartleby gibi düzgün bir adam, kutsal pazar günü çalışmayacak kadar ahlaklıdır?

Öyleyse içindeki bu merakın nedeni nedir? Ofisten içeriye girmeye çalıştığında kapının kitli olduğunu fark eder, bir müddet sonra kapı aralığından Bartleby'nin yarı-çıplak bedeni görünür ve kapıdan içeri almamayı tercih ettiğini, ancak biraz sonra gelirse onu ofise alabileceğini söyler.

Patron bu tuhaf olaydan etkilenir, Bartleby'nin kendinden emin ve sakin ses tonunun da etkisiyle, sözlerine kulak vererek etrafta biraz daha tur atar.

Geri döndüğünde ofis gerçekten de boştur, ancak etraftaki çörek kırıntıları, peynir parçası, katlanmış battaniye ve ayakkabı fırçaları bir gerçeği ele verir: Bartleby ofiste yaşamaktadır!

Patron bu insanlık dramı karşısında şoke olmuştur, zira bu kimsesiz, nazik adamın kalabileceği bir yer bile yoktur ve ofiste yaşamaktadır.

Patron bu durum üzerine, duvarı izlemekten başka bir iş yapmayan bu tuhaf adamın hayat hikayesini öğrenmek ister, kendisiyle dostça konuşmaya çalışır, ancak Bartleby hayat hikayesini ''anlatmamayı tercih eder''. Patron iyice sinirlenir ve işten atmaya kesinkes karar verir.

Gitmememeyi Tercih Etmek

Patron Bartleby'yi kovmak ister ancak Bartleby ''gitmemeyi tercih edeceğini'' söyler.

Bunun üzerine Bartleby'yi polis çağırarak yaka-paça ofisten çıkartmayı düşünen patronu iyilik ve kardeşilk düşüncesi dizginler, nihayetinde ikisi de Adem'in çocuklarıdır işte, sadece birisi daha fakir, birisi daha zengindir.

Bartleby öyle serseriymiş gibi ele alınacak birisi de değildir. Hikaye anlatıcımız onu mücbirle işten almanın ahlaksızca ve adaletsizce olacağını düşünerek polisi çağırmaktan vazgeçer.

Bartleby'nin dili artık ofise de sirayet etmiştir. Çalışanlar da onun gibi konuşmaya başlamıştır. Bartleby hakkında patron ofis çalışanlarına danışır:

Hindi Bartleby'nin ''her gün 2 bira içmeyi tercih etse, düzelebileceğini'' söyler.

Ancak fark etmemiz gereken nokta şudur ki, Hindi ve Kıskaç gibi insanlar, sömürülen beyaz-yakalı olmaktan memnun kişiler değillerdir, kendilerini sadece bu sömürü düzenine karşı alkol gibi kaynaklarla uyuşturmayı tercih etmektedirler.

Böylesi çocukca ve yüzeysel bir çözüm, Bartleby'nin ki kadar buhranlı ve nihilist bir ruh için yeterli çözümü teşkil etmekten oldukça uzaktır.

Tamamen coşkuyla çıldırmış olan patron çaresizliği karşısında Bartleby'ye koşar ve ofislerinin belediyeye uzaklığını, ofis havasının kirliliğini bahane ederek başka bir ofise taşınacaklarını ve bu ofisin bir hafta içerisinde boşaltılacağını, Bartleby'nin de 6 gün içerisinde ofisi boşaltması gerektiğini söyler.

Bartleby'nin maaşına bir 20 dolar daha ekleyerek topluca bir parayı kendisine, işi bırakıp gitmesi karşılığında teklif eder. Bartleby böylesi ''yüzeysel iyi insan'' iyiliklerine toktur. Parayı kabul etmez, ancak denildiği üzere 6 gün içerisinde ofisi terk eder ve anahtarı da paspasın altına bırakır.

Patron da söz verdiği üzere ofisini başka bir yere taşımayı tercih etmiştir.

İnsanlar Arasında Yapayalnız: Bartleby

Patron taşınmıştır ancak Bartleby halen daha eski ofisinin girişinde oturmaya devam etmektedir. Her gün aynı yerde, trabzanlarda oturur.

Bu durumdan rahatsız olan ofisin yeni ekibi, Bartleby'yi eski patronuna şikayet eder, ancak patronu, bu adamın kendisiyle bir alakası olmadığını iddia eder...

Gel zaman git zaman patronun merakı iyice perçinlenir, iyice güçlenir ve Bartleby'yi ziyaret etmeye karar verir. Trabzanlarda oturan Bartleby'ye orada oturmasının insanları rahatsız ettiğini ve dahası kendi başına da iş açtığını söyler. Ancak Bartleby orayı terk etmemeyi tercih ettiğini söyler.

Bunun üzerine patronu son bir iyilik çabası olarak onu kendi evinde kalmaya davet eder, ancak Bartleby durumunu değiştirmek istemez, yalnız yaşamına devam etmek ister.

Hapishane Serüveni

Bartleby'nin eski ofisinin yeni çalışanları, onun varlığından rahatsız olduğu için Bartleby'yı polise serserilik yaptığı gerekçesiyle şikayet eder, ve polis Bartleby'yi yaka-paça Tombs Hapishanesi'ne götürür.

Patron durumu öğrenir öğrenmez eski dostunu görmek üzere Hapishaneye yollanır, oradaki adliye çalışanlarına Bartleby'nin ahlaklı ve iyi bir adam olduğunu ve hapishaneye uygun olmadığını, olsa olsa düşkünler evine götürülebileceğini söyler.

Patron sistemin hapishane hayatına mahkum ettiği Bartleby'yi ziyaret eder, halini hatrını sorar. Ancak Bartleby yemekten tamamen kesilmiştir. Patron orada bulduğu tedarik görevlisinin eline yüklüce bir para koyarak Bartleby'ye iyi bakmasını söyler ve bu adamı Bartleby ile de tanıştırır ancak kederli katibimiz hiç ilgi göstermez yemek tedarikçisine. Patron da tekrar görüşmek üzere, hapishaneyi hızla terk eder.

Çalışanın Ölümü

Bir iki hafta sonra patron Bartleby'yi ziyaret etmek üzere hapishaneye giriş sağlar, Bartleby'nin nerede olduğunu sorar ve onun yeşil avlunun solgun renkli duvarını izlemekte olduğunu cevabını alır.

Avludan içeri girdiğinde duvarın altında uzanmış birisini görür ve heyecanla dokunur ancak solgun kâtip yerde boylu boyunca uzanmakta, kederli yüzü duvarı izlemektedir. Patron bir duygu patlamasına kapılır:

Ah Bartleby! Ah insanlık!

Bartleby aç biilaç, yemek yemeyi reddederek duvarın dibinde can vermiştir. Patron bu engellenemez yalnızlık ve çaresizlik karşısında aklı şaşkın bir şekilde vurulmuşa döner.

İnsanlığın bu engellenemez yalnızlığını sanki Bartleby'nin karakterinde vücut bulmuş, ve bu bahtsız adam, insanlıktan uzak yaşadığı münzevi yaşamının son günlerini, açlık içinde, duvarı izleyerek geçirmişti.

Herman Melville - Kâtip Bartleby: Sonuç

Her hassas yüreği burkacak olan bu kısa hikaye, Melville'nin Kapitalizm eleştirisinin özünü oluşturur.

Kâtip Bartleby belki de Melville'nin hayatındaki yaşadığı zorlukların bir temsilidir. Melville'de en sevdiği kitapları, yabancılaşmayı anlattığı romanlarını yayımlatmak istediği zaman yayın evleri onu reddetmişti, ve kendisi de onlar içi yazı yazmayı reddetmişti.

Paranın ve toplumun lanetlediği adamlardan birisi de Melville'di ve o bu boğucu gerçeklikten uzaklaşmak için kendisini deniz serüvenlerine vermeyi tercih etmişti.

Bartleby'nin sessiz direnişi, kapitalizmin insanı nasıl bir makineye dönüştürdüğüne dair güçlü bir metafordur. Melville, Bartleby aracılığıyla, insanın ruhunu ve bireyselliğini yok sayan bir sistemde sıkışıp kalmış bireylerin trajedisini anlatır.

Kapitalist Çıkmazda N'apmalıyız O Zaman?

Bartleby gibi yalnızlaşmış ruhlar, tek tek can vermeye devam ederken, bu yazımla duyurabileceğim belki de en kritik mesaj şudur: Para insan varlığının bir karşılığı veya tamamlayıcısı değildir.

Ama para olmadan da yemek yemek veya hayallerini gerçekleştirmek mümkün olmuyor. Siz de çalışanlarınızı hak ettiklerinden daha aş maaşlara çalıştırmaya çabalıyorsanız apaçık bir vicdan ve insanlık suçu işliyorsunuz demektir.

Böylesi bir dünyanın parçası olmaktansa ölmeyi yeğleyen Kâtip Bartleby, hepimiz için sessiz direnişin ve boyun eğmeyişin büyük bir temsilcisidir.

İnsan-dışı koşullarda çalışmayı kabul eden sıra-arkadaşlarım ve bu anlamda yoldaşlarımın bu mücadelede bizi terk etmemesini, vazgeçmemesini dilerim! Zira gün gelecek, emeğimizin karşılığını tamamen alamasak bile haklarımızın herkes tarafından bilinmesini sağlayacağız.

O gün gelene dek, mücadeleden vazgeçmemeli, kendimizi plazada çalışan kibirli HR müdürlerinin ellerine teslim etmemeli, hakkımızı her durumda savunmayı ve yeri geldiğinde



Kaynaklar:

Dekalog Yayınları - Kâtip Bartleby

https://en.wikipedia.org/wiki/Wall_Street

https://en.wikipedia.org/wiki/Herman_Melville

Görseller: Görseller bana ait değildir

https://www.google.com/url?sa=i&url=https%3A%2F%2Ftr.wikipedia.org%2Fwiki%2FHerman_Melville&psig=AOvVaw1X0YA8lyK-7pkGHs1IdUVg&ust=1716809272696000&source=images&cd=vfe&opi=89978449&ved=0CBUQjRxqFwoTCLjb_oibq4YDFQAAAAAdAAAAABAE



Benzer Konularda Hazırlanmış Diğer Yazılar:

https://www.typelish.com/b/calisanlarin-hayali-dort-gunluk-calisma-modeli-109912

https://www.typelish.com/b/varolussal-sancilar-sancilarimiz-108261

https://www.typelish.com/b/kurumsal-mutluluk-cabasi-107489

https://www.typelish.com/b/hicbir-sey-yapmama-sanati-dolce-far-niente-109133